Şairler | Şiirler

Cinayet mi İntihar mı?

Tam otuz altı yıldır buradaydı
Fırtınada, karda, yağmurda
Nice yıldırımlar düştü etrafına;
Şanslıydı, cesurdu, kuvvetli ve sabırlı
Yıkılan bütün yıllara
Yakılan yemyeşil ağaçlara rağmen
O hep ayakta, o hep dimdikti
O, gecelerin tek güneşiydi
Yıllardır savaştı tekbaşına
Hiç bir sabah yenik düşmedi
Boyun eğmedi karanlığa
Kabuk bağlamıştı gövdesi
Derin çatlaklar, yara izleri
Sarmıştı kupkuru bedenini
Eskimiş ve yaşlanmıştı
Ama, o hiç aksatmamıştı görevini
Bazen, bir ayyaş serserinin
Dağınık şarkılarını dinledi
Bazen, sıcak yaz gecelerinde
Çocukların oyunlarını gözledi
Bazen de, sabahın kör karanlığında
Aç kalmış bir sokak köpeğinin
Ortak oldu son feryatlarına
Ama, çoğu zaman
Gecenin soğuk kahkahalarıyla
Üşüyorken mahzun yüreği
Tekbaşınaydı, kimse yoktu yanında
Kimi geceler, neşeyi kahkahayı
Kimi geceler, hüznü gözyaşlarını
Kimi geceler de sadece,
Yalnızlığı, sessizliği aydınlattı..
Yıllardır böyle kış görmemişti
Yaşlılıktan mı, yalnızlıktan mı
Yoksa, taşları çatlatan bu soğuktan mı
Bilmiyordu, ama hiç bu kadar üşümemişti
Donmuştu, buz tutmuştu içi..
Saatler geçti sessizlik ve sıkıntı içinde
Nihayet, bir hareket gördü uzakta
Biri yaklaşıyordu ona doğru
Yavaş yavaş ve kasvetli adımlarla
Düşünceliydi, başı hafifçe eğikti
Sıkı giyinmemişti, korunmasızdı
Fakat, rüzgarın keskin pençeleri
Onu okşar gibiydi nedense
Sonunda genç adam geldi ve durdu
Birşey vardı elinde, bir kırmızı gül
Sımsıkı kavramış, bütün gücüyle
Kan damlıyordu kaldırım taşlarına
Çok kötü yaralanmıştı eli
Gül dikeni parçalamıştı çünkü avuçlarını
Adam uzun süre onun yanında bekledi
Sabırla, sessizce ve
Gittikçe daha uzaklara dalan gözlerle
Adam yoruldu ve sırtını yasladı
Sıcaklığıyla ısıtmıştı onu,
Yani, bu eski sokak lambasını
Birden ağlamaya başladı genç adam
Direk sarsılıyordu hıçkırıklarıyla
O da ağlıyordu titrek ışıklarıyla
Sonra sustular
Adam, şimşek bakışlarını yukarı çevirdi
Simsiyah gökyüzü ve titrek bir lamba
Ne bir yıldız, ne ay görüyordu
Sadece o lambanın ışığı vardı karanlıkta
Aniden vahşileşti genç adam
Kıyamet güneşi doğmuştu yüzüne
Binlerce yıldız taşımış kirpiklerinde
Mutluluk, aşk boğuluyordu derinlerde
Gülümseyen çocuklar boğuluyordu
Okyanuslar kaynıyordu gözlerinde;
Zoraki bir kıpırdanma oldu dudaklarında
Son bir kahkaha attı intikam alırcasına
Ardından, gök gürültüsüyle haykırdı;
`Nerede yıldızlar! Nerede güneş!
Bıktım artık
Yalancı gülümseyişlerden
Sevgisizlikten, yalnızlıktan
Ve duyduğum aptalca masallardan
Bıktım artık bu sahnede dansetmekten
Perde kapanıyor! Bitti palyaçoluk!
Yaksın bizi, yoketsin herşeyi bu ateş!`
Ve uzattı elini bulutlara
Sımsıkı tuttuğu gülünden
Yıldırımlar dağıttı gökyüzüne
Heryer kıpkırmızı, herşey ateş rengi
Korkunç bir deprem sarstı ufku
Birden bitti herşey
Artık ne o genç adam,
Ne yaşlı sokak lambası
Geriye sadece kırmızı bir ateş,
Sadece, kanlı bir gül kaldı..

(13 Ekim 1994)

Vefa Lök

 

Vefa Lök şiirleri

 

Populer Şairler